Bolu’dan
çıkıp anayoldan Kartalkaya sapağına girdikten sonra beyaz örtünün
kalınlığı hızla arttı. Yol boyunca geçtiğim köylerde gördüğüm
küçük kulübelerin önlerine asılmış zincirlerin anlamını, tırmanışa
geçtiğim ilk yokuşta aracım kaymaya başlayınca farkederek geri
dönmeye karar verdim. İki kilometre aşağıda bulunan kiralık
zincirciler, dileyenlere sökme-takma hizmeti de veriyorlardı. Ben
ilk kez otomobilimle çıkmaya çalıştığım Kartalkaya’da dağın
başında böyle bir hizmeti bulduğuma dua ederken, bu işte epey
deneyim kazandıkları belli olan köylüler, bıyık altından gülmeden
edemiyorlardı. Onların yardımıyla aracıma patinaj zincirini takıp
yola koyuldum. Otomobil hiç zorluk çıkarmadan beni kayak
merkezine kadar çıkardı. Yükseldikçe karın kalınlığı da
arttı, beyazlığı da. Gri, sisli şehri gerilerde bırakmış,
beyazın en temizi ve güzeliyle karşı karşıyaydım. Dışarıdaki
hava ve manzara, tüm yorgunluğuma rağmen otelime yerleştiğimde
dinlenmeme engel oldu ve soluğu zirvelerde aldım.
|
|
Kartalkaya
Kış Sporları Merkezi, büyük metropollerimizden İstanbul ve
Ankara’ya yaklaşık üç saatlik uzaklıkta olması gibi önemli
bir avantaja sahip. Bozulmamış doğası ve geniş kayak
pistleriyle kış sporlarına ve kış doğasına ilgi duyanların
son yıllarda sık sık uğradıkları, adeta sığındıkları bir
mekan oldu. Köroğlu dağlarının 2000 metre yüksekliğinde
bulunan kayak merkezine kendi araçlarıyla gidenlerin, otoyolun
Bolu merkezinden Ankara tarafına doğru yaklaşık 10 kilometre
uzaklıktaki Kartalkaya sapağını bulmaları yeterli olacaktır.
Otobüslerle gelenlerin ise Bolu’dan Kartalkaya’ya kayak
merkezindeki otellerin servisleriyle ulaşmaları mümkün.
Kartalkaya
Kış Sporları Merkezi’nde bulunan Kartal Otelin 15 kilometre
uzunluğunda altı adet kayak pisti bulunuyor. Burada iki telesiyej
ve beş teleski hizmet veriyor. Cafe Kartal ve Tepe Cafe kayakçıların
ve yürüyüş yapanların uğrak yerleri. Yüzme havuzu, sauna,
bowling, disco, video ve bilardo, kayak ve yürüyüş dışında
otelin kapalı mekanlarda sunduğu diğer imkanlar. Dorukkaya
Oteli’nin ise 6 kilometre uzunluğunda altı pisti, otele ait 6 ve
otel dışında da 5 lifti bulunuyor ve tüm liftler otel müşterilerine
ücretsiz. Yüzme havuzu, jimnastik odası, disco, helikopterle
manzara uçuşları ve motorlu kızak gezileri ise burada
yararlanabileceğiniz diğer imkanlar.
|
|
Kartalkaya’da
yanlızca otel çevresi ile yetinmeyenler için önerilebilecek
yerlerin başında Sarıalan Yaylası geliyor. Kayak Merkezi’ne
yaklaşık 8 kilometre uzaklıktaki bu yaylada kümeleşerek geniş
bir alana serpilmiş tahtadan yapılmış tipik yayla evleri
bulunuyor. Uçsuz bucaksız bir beyazlıkta, yanlızca ayak ve nefes
seslerinizi dinleyerek saatler boyu yürümek, şehir hayatının koşuşturmasında
kaybettiğiniz ya da giderek yabancılaştığınız kendinizi
bulmanızı sağlıyor.
Kartalkaya’daki
birinci günümde herkes gibi ben de zirveye çıkmaya karar verdim.
Sırt çantamdaki yükümü biraz hafifleterek tepelerdeki el değmemiş
beyazlıklara doğru yola koyuldum. Yol boyunca her yaştan kayak
yapanların yanı sıra, öğretmenlerinin eşliğinde kaymayı öğrenen
çocukların sayısı da oldukça fazlaydı. Sanırım bunların içinde
en şanslısı kaymanın zevkini hayatının ilk yıllarında
tadabilen annesinin sırtındaki çocuktu. Kayak yapmayanlar ve
yapamayanlarla beraber zirveye uzanan yol boyunca arkadaşlar
edinerek yürüyüşüme devam ettim. Tepe Cafe’de verdiğim mola,
yörenin eşşiz güzellikteki manzarasını seyretmem için de bir
fırsat yaratmış oldu. Kayak Merkezi’ni geride |
|
bırakıp
tepenin güney yamacına geçtiğimde, insanı saatler boyu kendine
bağlayabilecek bir manzara ile karşılaştım. Manzaranın tek
tehlikeli yanı insanın dalıp, havanın erken kararıyor olmasını
unutabilmesiydi. Karanlık bir havada
dondurucu soğukla |
karşılaşmamak
için hemen dönüşe geçtim. Çıkıştan kolay olmasına rağmen,
iniş yolunda kayıp yuvarlanmanın eğlenceli yanı olsa da, insanın
gereğinden fazla ıslanmasına neden oluyor. Otele vardığımda soğuktan
uyuşmuş ayaklarımı eski haline getirebilmek için, sıcak
ortamlardan ve içeceklerden sonuna kadar yararlandım. Sabah
yeniden yürüyüş yapmanın benim için oldukça zor olacağını
düşünürken, Kartalkaya’nın ayrıcalığından olsa gerek,
nefis bir uyku sonunda bir gün öncesinden daha da zinde uyandım.
|
|
Kartalkaya
Kış Sporları Merkezi’nde sezon Aralık ayında başlayıp Nisan
ortalarına kadar sürüyor. Kış sporlarına tutkulu, doğayla başbaşa
keyifli yürüyüşler yapmak isteyenlerin akıllarına gelen ilk
isim burası. Rahat ulaşımı ve |
titizlikle
korunmuş doğası ile kışın sığınabileceğimiz, kendimizle ve
doğayla baş başa kalabileceğimiz ender yerlerden biri
Kartalkaya. Bu tür yerlerin gittikçe azaldığı günümüzde,
burayı korumak ve emanet aldığımız gelecek kuşaklara ulaştırmak
ise bizlere düşüyor elbette. |
|
|
|
|
|
Past
Bolu we turned onto the road to Kartalkaya. The white covering
became quickly deeper as we climbed, but I only realized that the
car chains hung up outside the small stalls on the road two
kilometers back would be a |
|
good
idea after all when the car began to skid. I decided to turn back.
The chains were for rent, and the stall owners also offered to put
them on and take them off. I was duely grateful for such a service
in this and the villagers, who clearly had considerable experience
of city folk getting themselves into a plight, could not help
smiling behind their moustaches. With their help the chains were
secured and I set out again. Now the car had no problem getting up
the snow-clad road, and I soon arrived at the ski resort.
Here
the snow was even deeper and the landscape even whiter. The grey
smoky city seemed far away now, and I was in a new world,
brilliantly fresh and beautiful. The air and view outside prevented
me from resting in the hotel, despite my tiredness, and I headed for
the peak straight away.
Kartalkaya
is a winter sports center midway between Istanbul and Ankara, and
just a three-hour drive from each city. With its spectacular scenery
and long ski runs, it has become an increasingly popular winter
resort over recent years. It is situated at an altitude of 2000
meters in the Köroglu Mountains and is reached via a road which
turns off from the main Ankara-Istanbul highway 10 kilometers east
of Bolu. Those who take a coach to Bolu can get to Kartalkaya by the
shuttle services provided by the resort hotels.
|
|
Kartal
Hotel has two ski runs 15 kilometers in length, served by two chair
lifts and five ski lifts. Café Kartal and Tepe Café are used by
both skiers and walkers to rest over warm drinks, and the hotel
offers a wide range of indoor recreations, including a swimming
pool, sauna, ten-pin bowling, disco, video room, and billiards.
Dorukkaya Hotel has six ski runs 6 km in length and six ski lifts.
There are also a further five public ski lifts, and all the lifts
are free for hotel customers. This hotel has a swimming pool,
gymnasium, and discotheque, and offers helicopter rides over the
mountains and motorized sleigh rides.
For
those who want to see more of the vicinity than the resort itself
the first place that comes to mind is the mountain pasture of
Sarzalan Yayla 8 kilometers away. Scattered over the great white
expanse of the yayla are groups of wooden mountain huts used in
summer by the local villagers. Here you can enjoy walking for hours,
the crunching of your footsteps in the snow and your own breathing
the only sounds breaking the profound silence. As you walk you
rediscover the self which had been alienated in the mechanized rush
of city life.
|
But
to return to my first day at Kartalkaya. Like everyone else, I had
decided to start by climbing to the summit. Putting a few
necessities in my backpack I headed off towards the virgin snowy
slopes above the resort. People of
every age were |
|
skiing,
including large numbers of children taking lessons. The luckiest of
all, in my view, was a small child enjoying the pleasure of skiing
at such a tender age on its mother’s back. Chatting with other
non-skiers I carried on, and at the top took a break in Tepe Café,
where for the first time I could drink in the magnificent panorama
of this winter wonderland. |
But
to return to my first day at Kartalkaya. Like everyone else, I had
decided to start by climbing to the summit. Putting a few
necessities in my backpack I headed off towards the virgin snowy
slopes above the resort. People of every age were
skiing, including large |
|
numbers
of children taking lessons. The luckiest of all, in my view, was a
small child enjoying the pleasure of skiing at such a tender age on
its mother’s back. Chatting with other non-skiers I carried on,
and at the top took a break in Tepe Café, where for the first time
I could drink in the magnificent panorama of this winter wonderland.
I
then walked on over the ridge to the southern slope of the mountain,
and here was surprised by a view so enchanting that I could have
gazed at it for hours. The only danger is forgetting the time.
Darkness falls early in the winter months, and to get back in the
last light and avoid freezing temperatures I set off immediately. It
had been easier climbing up, and although several tumbles had their
entertaining side, I also got wet and chilly. Back at the hotel my
numb feet were grateful for the warmth, and some hot drinks got my
circulation going again. Although I went to bed thinking that I
would give walking a miss on the morrow, I awoke after a deep and
refreshing sleep with far more energy than I had the previous day.
|
The
winter season at Kartalkaya begins in December and continues through
to mid-April. For both winter sports enthusiasts and those who just
enjoy walking in beautiful surroundings, Kartalkaya is perfect. Here
is nature at its wildest, |
|
combined
with all the comforts of civilization.
When
I returned to my humdrum daily life I found that my short winter
break had left me with a new zest for life, even in the grey smoky
city. |
|